Berfend BER - Macuncular İstanbul sokak satıcılarının en eskileridir. Özellikle benim çocukluk dönemimde, yerini öğleden sonraları mahallelinin yoğun olarak bulunduğu sokağın başında hemen, hemen her gün aynı saatte alır, onun gelmesini sabırsızlıkla bekleyen, harçlıkları ceplerinde hazır çocuklar, görür görmez hemen başına üşüşürdü. Paraları olmayanlar evlerine koşar yalvar yakar annelerinden macun almak için para isterlerdi. Alanlar koşuşturarak gelir alamayanlar ise ağızları açık macuncunun etrafında yalanmaya başlarlardı ki çoğu zaman macunlarımızı paylaşırdık.
Osmanlı döneminde de ilaçların önemli bir kısmı macunlardı. Kanuni Sultan Süleyman annesi Hafize Sultan'ın Manisa'da hastalanması üzerine annesinin hastalığının iyileştirilmesi için Muslihiddin Merkez Efendi'den bir ilaç bulmasını ister. Bunun üzerine Merkez Efendi 41 şifalı bitkiden oluşan bir macun hazırlar. Bu macun ile Hafize Sultan kısa bir zamanda iyileşir. hastalara bu macunun verilmesini ister.Hafsa Sultan, halktan gelen isteğin artması üzerine kağıtlara sardırılan macunun, Sultan Camii’nin kubbe ve minarelerinden saçılmasını buyurur. Halk, her yıl 21 Martta Sultan Camii önünde toplanır ve böylece Manisa Mesir Şenlikleri doğmuş olur. ( Bak: Berfend BER - Manisa Mesir Macunu ) O günden bugüne maksatlı çeşitli macunlar yapılmaya başlanılmıştır. Karışımdan ziyade tek çeşnili şekerleme macunları yapılmaya başlanılmış. Tıbbi Osmanlı macuncularının varlığında şekerleme maksatlı macuncularda sokak satıcıları olarak yerini almıştır. Biraz şekil değişikliğine uğrasa da günümüzde sadece Ramazan aylarında veya çeşitli etkinliklerde hatırlanan bir lezzettir, "Macun şekeri "
Macun, çeşitli meyve ve baharat çeşitleriyle şekerin pişirilip ağdalaştırılarak yapılan rengarenk ve farklı tat çeşitleriyle bir şekerleme türüdür. Yuvarlak ve üçgen bölmeleri olan, her bölmede farklı renk ve tatta macun şekerlemelerin bulunduğu, parlak, maden çerçeveli, külah şeklinde, cam kapaklı örtülü büyük tepsiyi macuncu, kolunda taşıdığı tahtadan yapılmış sehpayı yere koyarak, üzerine oturtur ve sunumunu yapardı. Seyredilmesi bile keyifliydi. Macun, bir küçük çam tahta çubuğun ucuna, tornavida misali bir şeyle, her renk ve lezzet bölmesinden kazınıp, bir bir rengarenk dolandırıldıktan sonra tepsinin orta bölümünde bulunan yarım limon içerisine döndürülerek bandırılır, sonra elimize tutuşturulurdu. Önce çam tahta çubuğun çam kokusu burnumuzun etrafını sarar sonrası malum... Mutluluk, tadında artık bizlerin olurdu.
Benim çocukluğumdan hatırladıklarım sadece bunlar. Macuncuların bizlerin dönemine intikal etmeyen çalgılı macuncuları da hep büyüklerimden dinlemişimdir. Çalgılı macuncuların amacı macun satışını gerçekleştirmek için mahalleliyi hep bir araya toplamakmış. Ceplerinde harçlığı bulunmayan çocukları evlere seferber edermiş. Ekip klarnetçi, darbukacı ve güzel sesli solistten oluşurmuş. Birde macuncuların daha eski borulu olanları varmış. Borunun diğer adı büğlü. Bakırdan, perdeli veya pistonlu müzik aleti. Halen askeri bandolarda kullanılmaktadır. Onlarda öttürürmüş. İşte macun sokak satıcılarının müzikal dönemleri böyleymiş. Birde mani söyleyerek dolaşanları varmış. Her alana da döktürürmüş özellikle mahallenin sevdalı genç kızları yolunu gözlermiş..
Sokak macuncuların müzikal satış dönemine ait Yazar Osman Cemal Kalygılı’nın 23 Ağustos 1933 tarihli zamanın " Yedi gün " Dergisi’nde yayımlanan, macuncuların klarnet çalıp müzik yaparak dolaştığı günleri anlattığı “ İstanbul’un artık kaybolan tipleri : Macuncu “ başlıklı yazısından alıntı bir bölümü sizlere aktarıyorum
“ Kim Âdet etmişse iyi etmiş ! Yüzlüğü, yahut çeyreği toslayınca insanın hem ağzı ballanıyor, hem kulakları ! Alaturka mı istersiniz, alafranga mı, yoksa alacaz mı ? Macuncuda hepsi var ! Eskiler, alaturka havalardan pek şaşmazlar, yalnız arasıra canları istedikçe alaturka bozması, alafranga azmanı, melez kantolarla müşterilere çeşni kiraz ederlerdi. Şimdikiler ise hiç durmadan oradan oraya atılıyor ve hangi telden istenilse çalıyorlar. Geçen gün, bir tanesine Iğrikapı taraflarında rastladım. Kendi, klarnetle ‘Sase Pari’yi üflüyor, yanındaki yerden yapma, delişmen yamak da elindeki porsuk tefle ustasına tempo tutuyordu. Ya bu iki ahbap çavuşun peşlerindeki bir alay Karazağ cücüğüne ne dersiniz? Onlar da yalın ayak başı kabak bu ahenge ayak uydurmuşlar, hem oldukları yerde zıplıyor, hem de el çırpıyorlardı... "
Bir de Ahmet Rasim beyin İstanbul’u gösteren bir yazısında o zamanki borulu bir macuncuyu alıntısını yaptığım iki satırla şöyle tasvir eder :
Fistanakino biçim biçimÖlüyorum senin için!..Maaaaacuun !..
Bizden öncesi macunun müzikal dönemi öyleymiş. Bizim zamanımız, bizim müzikalsiz macun dönemimiz de öyleymiş. Şimdiki nesil, macuncuları sadece çeşitli etkinliklerde görmekte. Tabi ki aslından, bizim uzaklaştığımız gibi bir hayli daha uzak olarak. Hep bilenlerin tespit ettiği gibi şimdi macunlar plastik çubuklara dolandırılıyor. Nerelerde mi ? Tozlu topraklı sokak aralarında değil hele dönemin o müzik nağmeleri ile birlikte hiç değil... Çağdaş alış veriş mekanlarında aslından çok uzak, eksik nostalji olarak... Aslında sayıları az olmakla beraber sokak macuncuları halen İstanbul sokakların da özellikle turistik bölgelerde aslına uygun dolaşıyor da bir türlü bugünlerde tesadüf edemedim.
_________________________________
_________________________________
Turkish street Food " Macun - Sweet Ottoman Paste "
_________________________________Istanbul the best street food in the world! Street food in the Turkish city is so diverse that leaves a strong impression on the visitors, who are often surprised to learn how different foods can be found on the Istanbul streets.
This traditional candy is called " ottoman macun" in Turkish. Its is a flavoured sugar paste that is wrapped around a stick. It's a quite old tradition and the taste is just perfect!
( Vide: Berfend BER - Manisa Mesir Paste )
Kaynak - Yazar Osman Kaygıl'nın yazı alıntısı : Atlas Tarih-2011
Yazar Ahmet Rasim'in yazı alıntısı : Atlas Tarih-2011
_________________________________
_________________________________
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder